Sizin En Hayırlınız Kur'ân-ı
Öğrenen ve Öğreteninizdir. (Hadis)
Kur'an-ı Kerim

Geri Dön

Naziat Suresi okunuşu ve anlamı (Nâzi'ât Sûresî)

وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا (١)

﴾1﴿

Diyanet: Andolsun (kâfirlerin ruhlarını) şiddetle çekip çıkaranlara, ﴾1﴿

Diyanet Vakfı: Söküp çıkaranlara, andolsun; ﴾1﴿

E. Hamdi Yazır: Andolsun şiddetle çekip çıkaranlara, ﴾1﴿

وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطًا (٢)

﴾2﴿

Diyanet: Andolsun (mü'minlerin ruhlarını) kolaylıkla alanlara, ﴾2﴿

Diyanet Vakfı: Yavaşça çekenlere, ﴾2﴿

E. Hamdi Yazır: Usulcacık çekenlere, ﴾2﴿

وَالسَّابِحَاتِ سَبْحًا (٣)

﴾3﴿

Diyanet: Andolsun yüzüp yüzüp gidenlere, ﴾3﴿

Diyanet Vakfı: Yüzdükçe yüzenlere, ﴾3﴿

E. Hamdi Yazır: Yüzüp yüzüp gidenlere, ﴾3﴿

فَالسَّابِقَاتِ سَبْقًا (٤)

﴾4﴿

Diyanet: Derken, öne geçenlere, ﴾4﴿

Diyanet Vakfı: Yarıştıkça yarışanlara, ﴾4﴿

E. Hamdi Yazır: Yarışıp geçenlere, ﴾4﴿

فَالْمُدَبِّرَاتِ أَمْرًا (٥)

﴾5﴿

Diyanet: Nihayet işi çekip çevirenlere (ki, mutlaka tekrar diriltileceksiniz). ﴾5﴿

Diyanet Vakfı: Derken iş düzenleyenlere . ﴾5﴿

E. Hamdi Yazır: Derken bir iş çevirenlere kasem olsun (ki kıyamet var). ﴾5﴿

يَوْمَ تَرْجُفُ الرَّاجِفَةُ (٦)

﴾6﴿

Diyanet: Büyük bir sarsıntının olacağı o günde o sarsıntıyı, peşinden gelen başka bir sarsıntı izleyecektir. ﴾6﴿

Diyanet Vakfı: Birinci üflemenin (kâinatı) sarstığı, ﴾6﴿

E. Hamdi Yazır: O gün deprem sarsar, ﴾6﴿

تَتْبَعُهَا الرَّادِفَةُ (٧)

﴾7﴿

Diyanet: Büyük bir sarsıntının olacağı o günde o sarsıntıyı, peşinden gelen başka bir sarsıntı izleyecektir. ﴾7﴿

Diyanet Vakfı: Onu ikinci üflemenin takip ettiği gün, ﴾7﴿

E. Hamdi Yazır: Onu ikinci bir sarsıntı izler. ﴾7﴿

قُلُوبٌ يَوْمَئِذٍ وَاجِفَةٌ (٨)

﴾8﴿

Diyanet: O gün birtakım kalpler (tedirginlik içinde) şiddetle çarpacaktır. ﴾8﴿

Diyanet Vakfı: İşte o gün yürekler kaygıdan oynar, ﴾8﴿

E. Hamdi Yazır: Yürekler vardır, o gün kaygıdan hoplar. ﴾8﴿

أَبْصَارُهَا خَاشِعَةٌ (٩)

﴾9﴿

Diyanet: Onların gözleri (korku ile) inecektir. ﴾9﴿

Diyanet Vakfı: Gözler yorgun düşer. ﴾9﴿

E. Hamdi Yazır: Gözler kalkmaz saygıdan. ﴾9﴿

يَقُولُونَ أَإِنَّا لَمَرْدُودُونَ فِي الْحَافِرَةِ (١٠)

﴾10﴿

Diyanet: Şöyle derler: "Biz gerçekten gerisingeriye eski hâlimize mi döndürüleceğiz?" ﴾10﴿

Diyanet Vakfı: Diyorlar ki, "Öldükten sonra biz, (dünyadaki) ilk halimize mi döndürüleceğiz, ﴾10﴿

E. Hamdi Yazır: Diyorlar ki: "Biz tekrar eski halimize mi döndürülecekmişiz? ﴾10﴿

أَإِذَا كُنَّا عِظَامًا نَخِرَةً (١١)

﴾11﴿

Diyanet: "Bizler çürümüş kemiklere döndükten sonra mı?" ﴾11﴿

Diyanet Vakfı: (Hem de) çürümüş kemikler olduktan sonra ha?" ﴾11﴿

E. Hamdi Yazır: "Biz, çürümüş kemikler olduktan sonra ha?" ﴾11﴿

قَالُوا تِلْكَ إِذًا كَرَّةٌ خَاسِرَةٌ (١٢)

﴾12﴿

Diyanet: "Öyle ise bu hüsran dolu bir dönüştür" dediler. ﴾12﴿

Diyanet Vakfı: "O zaman bu, ziyanlı bir dönüş olur" dediler. ﴾12﴿

E. Hamdi Yazır: "Öyleyse bu çok zararlı bir dönüştür." dediler. ﴾12﴿

فَإِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌ (١٣)

﴾13﴿

Diyanet: Hâlbuki o, bir haykırıştan (sûr'un üfürülmesinden) ibarettir. ﴾13﴿

Diyanet Vakfı: Bu dönüş, sadece bir seslenmeye bakar. ﴾13﴿

E. Hamdi Yazır: Fakat o bir tek haykırıştır. ﴾13﴿

فَإِذَا هُمْ بِالسَّاهِرَةِ (١٤)

﴾14﴿

Diyanet: Birdenbire kendilerini mahşerde buluverirler. ﴾14﴿

Diyanet Vakfı: Birdenbire kendilerini mahşerde buluverirler. ﴾14﴿

E. Hamdi Yazır: Bir de bakarsın hepsi meydandadır. ﴾14﴿

هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ مُوسَى (١٥)

﴾15﴿

Diyanet: (Ey Muhammed!) Mûsâ'nın haberi sana geldi mi? ﴾15﴿

Diyanet Vakfı: (Habibim!) Sana Musa'nın haberi geldi mi? ﴾15﴿

E. Hamdi Yazır: Musa'nın haberi sana geldi mi? ﴾15﴿

إِذْ نَادَاهُ رَبُّهُ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًى (١٦)

﴾16﴿

Diyanet: Hani, Rabbi ona mukaddes Tuvâ vadisinde şöyle seslenmişti: ﴾16﴿

Diyanet Vakfı: Kutsal vâdi Tuvâ'da Rabbi ona şöyle seslenmişti: ﴾16﴿

E. Hamdi Yazır: Hani Rabbi ona kutsal vaadi Tuva'da seslenmişti: ﴾16﴿

اذْهَبْ إِلَى فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَى (١٧)

﴾17﴿

Diyanet: "Haydi Firavun'a git! Çünkü o azmıştır." ﴾17﴿

Diyanet Vakfı: Firavun'a git! Çünkü o çok azdı. ﴾17﴿

E. Hamdi Yazır: "Haydi, demişti, git Firavun'a, çünkü o çok azdı." ﴾17﴿

فَقُلْ هَلْ لَكَ إِلَى أَنْ تَزَكَّى (١٨)

﴾18﴿

Diyanet: "Ona de ki: İster misin (küfür ve isyanından) temizlenesin? ﴾18﴿

Diyanet Vakfı: De ki:Nasıl arınmağa gönlün var mı? ﴾18﴿

E. Hamdi Yazır: De ki: İster misin arınasın? ﴾18﴿

وَأَهْدِيَكَ إِلَى رَبِّكَ فَتَخْشَى (١٩)

﴾19﴿

Diyanet: Seni Rabbine ileteyim de O'na karşı derinden saygı duyup korkasın!" ﴾19﴿

Diyanet Vakfı: Seni Rabbimin yoluna iletmemi ister misin? Böylece ondan korkarsın. ﴾19﴿

E. Hamdi Yazır: Seni Rabbinin yoluna ileteyim de ondan korkasın. ﴾19﴿

فَأَرَاهُ الْآيَةَ الْكُبْرَى (٢٠)

﴾20﴿

Diyanet: Derken Mûsâ ona en büyük mucizeyi gösterdi. ﴾20﴿

Diyanet Vakfı: Ve ona en büyük mucizeyi gösterdi. ﴾20﴿

E. Hamdi Yazır: Musa Firavun'a o büyük mucizeyi gösterdi. ﴾20﴿

فَكَذَّبَ وَعَصَى (٢١)

﴾21﴿

Diyanet: Fakat o, Mûsâ'yı yalanladı ve isyan etti. ﴾21﴿

Diyanet Vakfı: (O ise) hemen yalanladı ve isyan etti. ﴾21﴿

E. Hamdi Yazır: Fakat Firavun yalanladı, karşı geldi. ﴾21﴿

ثُمَّ أَدْبَرَ يَسْعَى (٢٢)

﴾22﴿

Diyanet: Sonra sırt dönüp koşarak gitti. ﴾22﴿

Diyanet Vakfı: Sonra (inkâr için) olanca çabasını göstererek sırtını döndü. ﴾22﴿

E. Hamdi Yazır: Sonra koşarak dönüp gitti. ﴾22﴿

فَحَشَرَ فَنَادَى (٢٣)

﴾23﴿

Diyanet: Hemen (adamlarını) topladı ve onlara seslendi: ﴾23﴿

Diyanet Vakfı: Derhal (adamlarını) topladı ve (onlara) bağırdı: ﴾23﴿

E. Hamdi Yazır: Derken adamlarını topladı da bağırdı: ﴾23﴿

فَقَالَ أَنَا رَبُّكُمُ الْأَعْلَى (٢٤)

﴾24﴿

Diyanet: "Ben, sizin en yüce Rabbinizim!" dedi. ﴾24﴿

Diyanet Vakfı: Ben, sizin en yüce Rabbinizim! dedi. ﴾24﴿

E. Hamdi Yazır: "Ben sizin en yüce Rabbinizim" dedi. ﴾24﴿

فَأَخَذَهُ اللَّهُ نَكَالَ الْآخِرَةِ وَالْأُولَى (٢٥)

﴾25﴿

Diyanet: Allah onu, ibret verici şekilde dünya ve âhiret cezasıyla cezalandırdı. ﴾25﴿

Diyanet Vakfı: Allah onu, (herkese ibret olarak) dünya ve ahiret azabıyla cezalandırdı. ﴾25﴿

E. Hamdi Yazır: Allah da onu tuttu, dünya ve ahiret azabıyla yakalayıverdi. ﴾25﴿

إِنَّ فِي ذَلِكَ لَعِبْرَةً لِمَنْ يَخْشَى (٢٦)

﴾26﴿

Diyanet: Şüphesiz bunda Allah'tan sakınıp korkan kimseler için büyük bir ibret vardır. ﴾26﴿

Diyanet Vakfı: Elbette bunda, korkan kimseler için büyük bir ibret vardır. ﴾26﴿

E. Hamdi Yazır: Kuşkusuz bunda, saygı duyacaklar için bir ibret vardır. ﴾26﴿

أَأَنْتُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَمِ السَّمَاءُ بَنَاهَا (٢٧)

﴾27﴿

Diyanet: (Ey inkârcılar!) Sizi yaratmak mı daha zor, yoksa göğü yaratmak mı? Onu Allah kurmuştur. ﴾27﴿

Diyanet Vakfı: Sizi yaratmak mı daha güç, yoksa gökyüzünü yaratmak mı, ki onu Allah bina etti, ﴾27﴿

E. Hamdi Yazır: Yaratılışça siz mi daha çetinsiniz, yoksa gök mü? Onu Allah bina etti. ﴾27﴿

رَفَعَ سَمْكَهَا فَسَوَّاهَا (٢٨)

﴾28﴿

Diyanet: Onu yükseltmiş ve ona düzen ve âhenk vermiştir. ﴾28﴿

Diyanet Vakfı: Onu yükseltti, düzene koydu , ﴾28﴿

E. Hamdi Yazır: Tavanını yükseltti, onu bir düzene koydu. ﴾28﴿

وَأَغْطَشَ لَيْلَهَا وَأَخْرَجَ ضُحَاهَا (٢٩)

﴾29﴿

Diyanet: O göğün gecesini karanlık yaptı, ışığını da çıkardı. ﴾29﴿

Diyanet Vakfı: Gecesini kararttı, gündüzünü ağarttı. ﴾29﴿

E. Hamdi Yazır: Gecesini kararttı, kuşluğunu çıkardı. ﴾29﴿

وَالْأَرْضَ بَعْدَ ذَلِكَ دَحَاهَا (٣٠)

﴾30﴿

Diyanet: Ardından yeri düzenleyip döşedi. ﴾30﴿

Diyanet Vakfı: Ondan sonra da yerküreyi döşedi, ﴾30﴿

E. Hamdi Yazır: Bundan sonra da yeryüzünü döşedi. ﴾30﴿

أَخْرَجَ مِنْهَا مَاءَهَا وَمَرْعَاهَا (٣١)

﴾31﴿

Diyanet: Ondan suyunu ve merasını çıkardı. ﴾31﴿

Diyanet Vakfı: Yerden suyunu ve otlağını çıkardı, ﴾31﴿

E. Hamdi Yazır: Ondan suyunu ve otlağını çıkardı. ﴾31﴿

وَالْجِبَالَ أَرْسَاهَا (٣٢)

﴾32﴿

Diyanet: Dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi. ﴾32﴿

Diyanet Vakfı: Dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi. ﴾32﴿

E. Hamdi Yazır: Dağlarını oturttu. ﴾32﴿

مَتَاعًا لَكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ (٣٣)

﴾33﴿

Diyanet: Bunları sizin için ve hayvanlarınız için bir yarar kaynağı yaptı. ﴾33﴿

Diyanet Vakfı: Kendiniz ve hayvanlarınız için bir faydalanma olmak üzere. ﴾33﴿

E. Hamdi Yazır: Sizin ve hayvanlarınızın geçimi için . ﴾33﴿

فَإِذَا جَاءَتِ الطَّامَّةُ الْكُبْرَى (٣٤)

﴾34﴿

Diyanet: En büyük felaket (kıyamet) geldiği zaman, o gün insan yaptıklarını hatırlar. ﴾34﴿

Diyanet Vakfı: Her şeyi alt üst eden o büyük felâket geldiği vakit, ﴾34﴿

E. Hamdi Yazır: Fakat o her şeyi bastıran büyük felaket geldiği vakit, ﴾34﴿

يَوْمَ يَتَذَكَّرُ الْإِنْسَانُ مَا سَعَى (٣٥)

﴾35﴿

Diyanet: En büyük felaket (kıyamet) geldiği zaman, o gün insan yaptıklarını hatırlar. ﴾35﴿

Diyanet Vakfı: İnsanın yapıp ettiklerini hatırlayacağı gün, ﴾35﴿

E. Hamdi Yazır: O, insanın neyin peşinde koştuğunu anladığı gün, ﴾35﴿

وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِمَنْ يَرَى (٣٦)

﴾36﴿

Diyanet: Cehennem, görenler için apaçık bir şekilde gösterilir. ﴾36﴿

Diyanet Vakfı: Ve görene cehennem açık bir şekilde gösterilmiştir. ﴾36﴿

E. Hamdi Yazır: Gören kimseler için cehennem hortlatıldığı vakit, ﴾36﴿

فَأَمَّا مَنْ طَغَى (٣٧)

﴾37﴿

Diyanet: Kim azgınlık eder ve dünya hayatını tercih ederse, şüphesiz, cehennem onun sığınağıdır. ﴾37﴿

Diyanet Vakfı: Artık kim azmışsa , ﴾37﴿

E. Hamdi Yazır: Artık her kim azgınlık etmiş, ﴾37﴿

وَآثَرَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا (٣٨)

﴾38﴿

Diyanet: Kim azgınlık eder ve dünya hayatını tercih ederse, şüphesiz, cehennem onun sığınağıdır. ﴾38﴿

Diyanet Vakfı: Ve dünya hayatını ahirete tercih etmişse, ﴾38﴿

E. Hamdi Yazır: Ve dünya hayatını tercih etmişse, ﴾38﴿

فَإِنَّ الْجَحِيمَ هِيَ الْمَأْوَى (٣٩)

﴾39﴿

Diyanet: Kim azgınlık eder ve dünya hayatını tercih ederse, şüphesiz, cehennem onun sığınağıdır. ﴾39﴿

Diyanet Vakfı: Şüphesiz cehennem(onun için) tek barınaktır. ﴾39﴿

E. Hamdi Yazır: Kuşkusuz onun varacağı yer cehennemdir. ﴾39﴿

وَأَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوَى (٤٠)

﴾40﴿

Diyanet: Kim de, Rabbinin huzurunda duracağından korkar ve nefsini arzularından alıkoyarsa, şüphesiz, cennet onun sığınağıdır. ﴾40﴿

Diyanet Vakfı: Rabbinin makamından korkan ve nefsini kötü arzulardan uzaklaştırmış kimse için, ﴾40﴿

E. Hamdi Yazır: Kim de Rabbinin divanında durmaktan korkmuş, nefsini boş heveslerden menetmiş ise, ﴾40﴿

فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَى (٤١)

﴾41﴿

Diyanet: Kim de, Rabbinin huzurunda duracağından korkar ve nefsini arzularından alıkoyarsa, şüphesiz, cennet onun sığınağıdır. ﴾41﴿

Diyanet Vakfı: Şüphesiz cennet(onun) yegâne barınağıdır. ﴾41﴿

E. Hamdi Yazır: Kuşkusuz onun varacağı yer cennettir. ﴾41﴿

يَسْأَلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ أَيَّانَ مُرْسَاهَا (٤٢)

﴾42﴿

Diyanet: Sana, kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar. ﴾42﴿

Diyanet Vakfı: Sana kıyameti sorarlar: Gelip çatması ne zamandır? (derler.) ﴾42﴿

E. Hamdi Yazır: Sana o kıyameti soruyorlar, ne zaman kopacak diye. ﴾42﴿

فِيمَ أَنْتَ مِنْ ذِكْرَاهَا (٤٣)

﴾43﴿

Diyanet: Onu bilip söylemek nerede, sen nerede? ﴾43﴿

Diyanet Vakfı: Sen onu nereden bilip bildireceksin! ﴾43﴿

E. Hamdi Yazır: Sen nerde, onu anlatmak nerde?! ﴾43﴿

إِلَى رَبِّكَ مُنْتَهَاهَا (٤٤)

﴾44﴿

Diyanet: Onun nihai bilgisi yalnız Rabbine âittir. ﴾44﴿

Diyanet Vakfı: Onun nihaî ilmi yalnız Rabbine aittir. ﴾44﴿

E. Hamdi Yazır: Onun son ilmi Rabbine aittir. ﴾44﴿

إِنَّمَا أَنْتَ مُنْذِرُ مَنْ يَخْشَاهَا (٤٥)

﴾45﴿

Diyanet: Sen, ancak ondan korkanları uyarıcısın. ﴾45﴿

Diyanet Vakfı: Sen ancak ondan korkanları uyarırsın. ﴾45﴿

E. Hamdi Yazır: Sen ancak ondan korkacak olanları uyarıcısın. ﴾45﴿

كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا عَشِيَّةً أَوْ ضُحَاهَا (٤٦)

﴾46﴿

Diyanet: Kıyameti gördükleri gün onlar, sanki dünyada ancak bir akşam, yahut bir kuşluk vakti kadar kalmış gibidirler. ﴾46﴿

Diyanet Vakfı: Kıyamet gününü gördüklerinde (dünyada) sadece bir akşam vakti ya da kuşluk zamanı kadar kaldıklarını sanırlar. ﴾46﴿

E. Hamdi Yazır: Onlar o kıyameti görecekleri gün sanki dünyada bir akşam veya kuşluğundan başka durmamışa dönecekler. ﴾46﴿

İlginizi çekebilir


Hakkında

© 2008 - 2022 Ferdi Korkmaz (eski adıyla kuransitesi.com) kişisel blog sitesidir. Tüm Hakları Saklıdır.