Sizin En Hayırlınız Kur'ân-ı
Öğrenen ve Öğreteninizdir. (Hadis)
Kur'an-ı Kerim

Geri Dön

Naziat Suresi Elmalılı Hamdi Yazır Meali (Nâzi'ât Sûresî)

وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا. (١)

1-) Andolsun şiddetle çekip çıkaranlara,

وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطًا. (٢)

2-) Usulcacık çekenlere,

وَالسَّابِحَاتِ سَبْحًا. (٣)

3-) Yüzüp yüzüp gidenlere,

فَالسَّابِقَاتِ سَبْقًا. (٤)

4-) Yarışıp geçenlere,

فَالْمُدَبِّرَاتِ أَمْرًا. (٥)

5-) Derken bir iş çevirenlere kasem olsun (ki kıyamet var).

يَوْمَ تَرْجُفُ الرَّاجِفَةُ. (٦)

6-) O gün deprem sarsar,

تَتْبَعُهَا الرَّادِفَةُ. (٧)

7-) Onu ikinci bir sarsıntı izler.

قُلُوبٌ يَوْمَئِذٍ وَاجِفَةٌ. (٨)

8-) Yürekler vardır, o gün kaygıdan hoplar.

أَبْصَارُهَا خَاشِعَةٌ. (٩)

9-) Gözler kalkmaz saygıdan.

يَقُولُونَ أَإِنَّا لَمَرْدُودُونَ فِي الْحَافِرَةِ. (١٠)

10-) Diyorlar ki: "Biz tekrar eski halimize mi döndürülecekmişiz?

أَإِذَا كُنَّا عِظَامًا نَخِرَةً. (١١)

11-) "Biz, çürümüş kemikler olduktan sonra ha?"

قَالُوا تِلْكَ إِذًا كَرَّةٌ خَاسِرَةٌ. (١٢)

12-) "Öyleyse bu çok zararlı bir dönüştür." dediler.

فَإِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌ. (١٣)

13-) Fakat o bir tek haykırıştır.

فَإِذَا هُمْ بِالسَّاهِرَةِ. (١٤)

14-) Bir de bakarsın hepsi meydandadır.

هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ مُوسَى. (١٥)

15-) Musa'nın haberi sana geldi mi?

إِذْ نَادَاهُ رَبُّهُ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًى. (١٦)

16-) Hani Rabbi ona kutsal vaadi Tuva'da seslenmişti:

اذْهَبْ إِلَى فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَى. (١٧)

17-) "Haydi, demişti, git Firavun'a, çünkü o çok azdı."

فَقُلْ هَلْ لَكَ إِلَى أَنْ تَزَكَّى. (١٨)

18-) De ki: İster misin arınasın?

وَأَهْدِيَكَ إِلَى رَبِّكَ فَتَخْشَى. (١٩)

19-) Seni Rabbinin yoluna ileteyim de ondan korkasın.

فَأَرَاهُ الْآيَةَ الْكُبْرَى. (٢٠)

20-) Musa Firavun'a o büyük mucizeyi gösterdi.

فَكَذَّبَ وَعَصَى. (٢١)

21-) Fakat Firavun yalanladı, karşı geldi.

ثُمَّ أَدْبَرَ يَسْعَى. (٢٢)

22-) Sonra koşarak dönüp gitti.

فَحَشَرَ فَنَادَى. (٢٣)

23-) Derken adamlarını topladı da bağırdı:

فَقَالَ أَنَا رَبُّكُمُ الْأَعْلَى. (٢٤)

24-) "Ben sizin en yüce Rabbinizim" dedi.

فَأَخَذَهُ اللَّهُ نَكَالَ الْآخِرَةِ وَالْأُولَى. (٢٥)

25-) Allah da onu tuttu, dünya ve ahiret azabıyla yakalayıverdi.

إِنَّ فِي ذَلِكَ لَعِبْرَةً لِمَنْ يَخْشَى. (٢٦)

26-) Kuşkusuz bunda, saygı duyacaklar için bir ibret vardır.

أَأَنْتُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَمِ السَّمَاءُ بَنَاهَا. (٢٧)

27-) Yaratılışça siz mi daha çetinsiniz, yoksa gök mü? Onu Allah bina etti.

رَفَعَ سَمْكَهَا فَسَوَّاهَا. (٢٨)

28-) Tavanını yükseltti, onu bir düzene koydu.

وَأَغْطَشَ لَيْلَهَا وَأَخْرَجَ ضُحَاهَا. (٢٩)

29-) Gecesini kararttı, kuşluğunu çıkardı.

وَالْأَرْضَ بَعْدَ ذَلِكَ دَحَاهَا. (٣٠)

30-) Bundan sonra da yeryüzünü döşedi.

أَخْرَجَ مِنْهَا مَاءَهَا وَمَرْعَاهَا. (٣١)

31-) Ondan suyunu ve otlağını çıkardı.

وَالْجِبَالَ أَرْسَاهَا. (٣٢)

32-) Dağlarını oturttu.

مَتَاعًا لَكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ. (٣٣)

33-) Sizin ve hayvanlarınızın geçimi için .

فَإِذَا جَاءَتِ الطَّامَّةُ الْكُبْرَى. (٣٤)

34-) Fakat o her şeyi bastıran büyük felaket geldiği vakit,

يَوْمَ يَتَذَكَّرُ الْإِنْسَانُ مَا سَعَى. (٣٥)

35-) O, insanın neyin peşinde koştuğunu anladığı gün,

وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِمَنْ يَرَى. (٣٦)

36-) Gören kimseler için cehennem hortlatıldığı vakit,

فَأَمَّا مَنْ طَغَى. (٣٧)

37-) Artık her kim azgınlık etmiş,

وَآثَرَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا. (٣٨)

38-) Ve dünya hayatını tercih etmişse,

فَإِنَّ الْجَحِيمَ هِيَ الْمَأْوَى. (٣٩)

39-) Kuşkusuz onun varacağı yer cehennemdir.

وَأَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوَى. (٤٠)

40-) Kim de Rabbinin divanında durmaktan korkmuş, nefsini boş heveslerden menetmiş ise,

فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَى. (٤١)

41-) Kuşkusuz onun varacağı yer cennettir.

يَسْأَلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ أَيَّانَ مُرْسَاهَا. (٤٢)

42-) Sana o kıyameti soruyorlar, ne zaman kopacak diye.

فِيمَ أَنْتَ مِنْ ذِكْرَاهَا. (٤٣)

43-) Sen nerde, onu anlatmak nerde?!

إِلَى رَبِّكَ مُنْتَهَاهَا. (٤٤)

44-) Onun son ilmi Rabbine aittir.

إِنَّمَا أَنْتَ مُنْذِرُ مَنْ يَخْشَاهَا. (٤٥)

45-) Sen ancak ondan korkacak olanları uyarıcısın.

كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا عَشِيَّةً أَوْ ضُحَاهَا. (٤٦)

46-) Onlar o kıyameti görecekleri gün sanki dünyada bir akşam veya kuşluğundan başka durmamışa dönecekler.

İlginizi çekebilir


Hakkında

© 2008 - 2022 Ferdi Korkmaz (eski adıyla kuransitesi.com) kişisel blog sitesidir. Tüm Hakları Saklıdır.