Sizin En Hayırlınız Kur'ân-ı
Öğrenen ve Öğreteninizdir. (Hadis)
Kur'an-ı Kerim

Geri Dön

Naziat Suresi Diyanet Vakfı Meali (Nâzi'ât Sûresî)

وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا. (١)

1-) Söküp çıkaranlara, andolsun;

وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطًا. (٢)

2-) Yavaşça çekenlere,

وَالسَّابِحَاتِ سَبْحًا. (٣)

3-) Yüzdükçe yüzenlere,

فَالسَّابِقَاتِ سَبْقًا. (٤)

4-) Yarıştıkça yarışanlara,

فَالْمُدَبِّرَاتِ أَمْرًا. (٥)

5-) Derken iş düzenleyenlere .

يَوْمَ تَرْجُفُ الرَّاجِفَةُ. (٦)

6-) Birinci üflemenin (kâinatı) sarstığı,

تَتْبَعُهَا الرَّادِفَةُ. (٧)

7-) Onu ikinci üflemenin takip ettiği gün,

قُلُوبٌ يَوْمَئِذٍ وَاجِفَةٌ. (٨)

8-) İşte o gün yürekler kaygıdan oynar,

أَبْصَارُهَا خَاشِعَةٌ. (٩)

9-) Gözler yorgun düşer.

يَقُولُونَ أَإِنَّا لَمَرْدُودُونَ فِي الْحَافِرَةِ. (١٠)

10-) Diyorlar ki, "Öldükten sonra biz, (dünyadaki) ilk halimize mi döndürüleceğiz,

أَإِذَا كُنَّا عِظَامًا نَخِرَةً. (١١)

11-) (Hem de) çürümüş kemikler olduktan sonra ha?"

قَالُوا تِلْكَ إِذًا كَرَّةٌ خَاسِرَةٌ. (١٢)

12-) "O zaman bu, ziyanlı bir dönüş olur" dediler.

فَإِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌ. (١٣)

13-) Bu dönüş, sadece bir seslenmeye bakar.

فَإِذَا هُمْ بِالسَّاهِرَةِ. (١٤)

14-) Birdenbire kendilerini mahşerde buluverirler.

هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ مُوسَى. (١٥)

15-) (Habibim!) Sana Musa'nın haberi geldi mi?

إِذْ نَادَاهُ رَبُّهُ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًى. (١٦)

16-) Kutsal vâdi Tuvâ'da Rabbi ona şöyle seslenmişti:

اذْهَبْ إِلَى فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَى. (١٧)

17-) Firavun'a git! Çünkü o çok azdı.

فَقُلْ هَلْ لَكَ إِلَى أَنْ تَزَكَّى. (١٨)

18-) De ki:Nasıl arınmağa gönlün var mı?

وَأَهْدِيَكَ إِلَى رَبِّكَ فَتَخْشَى. (١٩)

19-) Seni Rabbimin yoluna iletmemi ister misin? Böylece ondan korkarsın.

فَأَرَاهُ الْآيَةَ الْكُبْرَى. (٢٠)

20-) Ve ona en büyük mucizeyi gösterdi.

فَكَذَّبَ وَعَصَى. (٢١)

21-) (O ise) hemen yalanladı ve isyan etti.

ثُمَّ أَدْبَرَ يَسْعَى. (٢٢)

22-) Sonra (inkâr için) olanca çabasını göstererek sırtını döndü.

فَحَشَرَ فَنَادَى. (٢٣)

23-) Derhal (adamlarını) topladı ve (onlara) bağırdı:

فَقَالَ أَنَا رَبُّكُمُ الْأَعْلَى. (٢٤)

24-) Ben, sizin en yüce Rabbinizim! dedi.

فَأَخَذَهُ اللَّهُ نَكَالَ الْآخِرَةِ وَالْأُولَى. (٢٥)

25-) Allah onu, (herkese ibret olarak) dünya ve ahiret azabıyla cezalandırdı.

إِنَّ فِي ذَلِكَ لَعِبْرَةً لِمَنْ يَخْشَى. (٢٦)

26-) Elbette bunda, korkan kimseler için büyük bir ibret vardır.

أَأَنْتُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَمِ السَّمَاءُ بَنَاهَا. (٢٧)

27-) Sizi yaratmak mı daha güç, yoksa gökyüzünü yaratmak mı, ki onu Allah bina etti,

رَفَعَ سَمْكَهَا فَسَوَّاهَا. (٢٨)

28-) Onu yükseltti, düzene koydu ,

وَأَغْطَشَ لَيْلَهَا وَأَخْرَجَ ضُحَاهَا. (٢٩)

29-) Gecesini kararttı, gündüzünü ağarttı.

وَالْأَرْضَ بَعْدَ ذَلِكَ دَحَاهَا. (٣٠)

30-) Ondan sonra da yerküreyi döşedi,

أَخْرَجَ مِنْهَا مَاءَهَا وَمَرْعَاهَا. (٣١)

31-) Yerden suyunu ve otlağını çıkardı,

وَالْجِبَالَ أَرْسَاهَا. (٣٢)

32-) Dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi.

مَتَاعًا لَكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ. (٣٣)

33-) Kendiniz ve hayvanlarınız için bir faydalanma olmak üzere.

فَإِذَا جَاءَتِ الطَّامَّةُ الْكُبْرَى. (٣٤)

34-) Her şeyi alt üst eden o büyük felâket geldiği vakit,

يَوْمَ يَتَذَكَّرُ الْإِنْسَانُ مَا سَعَى. (٣٥)

35-) İnsanın yapıp ettiklerini hatırlayacağı gün,

وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِمَنْ يَرَى. (٣٦)

36-) Ve görene cehennem açık bir şekilde gösterilmiştir.

فَأَمَّا مَنْ طَغَى. (٣٧)

37-) Artık kim azmışsa ,

وَآثَرَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا. (٣٨)

38-) Ve dünya hayatını ahirete tercih etmişse,

فَإِنَّ الْجَحِيمَ هِيَ الْمَأْوَى. (٣٩)

39-) Şüphesiz cehennem(onun için) tek barınaktır.

وَأَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوَى. (٤٠)

40-) Rabbinin makamından korkan ve nefsini kötü arzulardan uzaklaştırmış kimse için,

فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَى. (٤١)

41-) Şüphesiz cennet(onun) yegâne barınağıdır.

يَسْأَلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ أَيَّانَ مُرْسَاهَا. (٤٢)

42-) Sana kıyameti sorarlar: Gelip çatması ne zamandır? (derler.)

فِيمَ أَنْتَ مِنْ ذِكْرَاهَا. (٤٣)

43-) Sen onu nereden bilip bildireceksin!

إِلَى رَبِّكَ مُنْتَهَاهَا. (٤٤)

44-) Onun nihaî ilmi yalnız Rabbine aittir.

إِنَّمَا أَنْتَ مُنْذِرُ مَنْ يَخْشَاهَا. (٤٥)

45-) Sen ancak ondan korkanları uyarırsın.

كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا عَشِيَّةً أَوْ ضُحَاهَا. (٤٦)

46-) Kıyamet gününü gördüklerinde (dünyada) sadece bir akşam vakti ya da kuşluk zamanı kadar kaldıklarını sanırlar.

İlginizi çekebilir


Hakkında

© 2008 - 2022 Ferdi Korkmaz (eski adıyla kuransitesi.com) kişisel blog sitesidir. Tüm Hakları Saklıdır.